Kayıtlar

Nightbitch

Resim
 Dün akşam epeydir merak ettiğim bir filmi seyrettim. Nightbitch ... Aylar evvel izlediğim trailerından anneliğe dair konuşulmayanı anlatacağını düşünüp izleme listeme eklemiştim. Gerçekten de beklediğim gibi anneliğin çok da anlatılmayan vahşi ve -filmde geçen tabiriyle- acımasız yönünü gösteriyor. Filmde hoşuma giden detaylardan biri karakterlerin isimsiz olmasıydı. Anne, baba ve çocuk vardı. En çok da anne. Annenin annelik sonrası hayatının nasıl keskin bir biçimde dönüştüğü, bu dönüşümünde toplumun ve diğer insanların rolü, bütün değişikliklerle bahsetmeye çalışırken kadının yaşadığı zorlanmalar ve tabiri caizse çöküş... Neyin uğruna nelerden vazgeçtiğinin hiç görülmemesi ve o ' ben hallediyorum' dedikçe ve belki de kendini de buna ikna etmeye çalışırken, yalnız kalması... Çok gerçek! Çok... Filmin bir diğer güzelliği de bu aşırı gerçek ve acımasız hikayenin büyülü gerçeklik sosuyla lezzetlendirilmiş olması! Doğum ve anneliğin vahşi doğasını, bir köpek metaforu üstünden an...

Yeni Bir Yıl...

Resim
Bu blogun ilk yazısını 2009'da yazmışım. Tam 15 yıl önce! 15 yıl... Böyle dönüp sayınca, o kadar çok, o kadar uzak ve aslında dün gibi geliyor ki... 15 yıl önce... Boğaziçi'nde öğrenciymişim daha... Ve şöyle yazmışım ilk yazımda : İ çimden sözcükler geçiyor; ben anlamaya çabalıyor, yüksek sesle söylersem ya da kağıtlara hapsedersem daha iyi anlarım sanıyorum. Benimki böyle bir heves ...   Düşününce bu 15 yılda en çok hevesimi kaybettim galiba. Özellikle son birkaç yıldır bunu çok hissediyor, üstüne düşünüyorum. Pek çok şeye karşı eski iştahım, hevesim yok. Bir şeyler yapmaya, paylaşmaya, anlatmaya... Yeni yıl, geçen yıllar, neler yapmışım ya derken eski yazılara bakmaya başladım ve ordan oraya atlarken ' ne hevesliymişim' dedim. Yaptıklarım, anlatmaya ve paylaşmaya olan açıklığım şaşırttı. 15 yılda giderek içime kapanmış gibi hissediyorum.                                         ...

Substance

Resim
Geçen gece uzun zaman sonra ilk defa bir filmi bölünmeden ya da uyuyakalmadan tek seferde bitirdim. Farklı, zor, rahatsız edici bir filmdi. Film boyunca çok fazla şey düşündüm. Kadın, Elisabeth Sparkle, acı çektikçe ben de kıvrandım sanki... Ama en çok o kırmızı elbiseli ayna karşısındaki sahnede ... Filmin benim için en ama en etkileyici sahnesiydi! Elisabeth'i tutup sarsmak, çok güzelsin diye bağırmak istedim. Ve aslında dönüp kendimize söyleyebileceklerimizi, söylemediklerimizi düşündüm. Film boyunca hep dengeden bahsediyor. Dengeyi, kaynağı, kontrol manyaklığımızı sert bir şekilde sorgulatıyor. Filmi sevdim mi sevmedim mi, bilmiyorum açıkçası. Ama bu kadar düşündürmesini, rahatsız etmesini, etkilemesini sevdim!

Annelik ve Ritüeller Çemberi

Resim
18 Haziran 2021, Cuma sabahı öğrenmiştim hamile olduğumu. Elimde çift çizgi test, yeşil koltuğa oturup ağlamıştım. O kadar şaşkın ve ne yapacağımı bilemez haldeydim ki yarım saat içinde hastaneye koşmuştum. 19 Haziran sabahı ise oturmuş kahvemi içerken hüngür hüngür ağlıyordum. Her şey henüz çok yeniyken ve doktorumun söylediği olumsuz hiçbir şey olmamasına rağmen sağlıklı bir hamilelik geçirememekten ve bedenimin bu sürece hazır olmadığından, kendimi buna hiç hazırlamadığımdan endişe ediyordum. Ve deli gibi kendimi suçluyordum! Hani annelikte hissedilen suçluluk diye bir şey varsa eğer, bende o an başlamıştı ilk. Ağlaya ağlaya, sevgili arkadaşım Merve Onay 'ın bana gönderdiği kartlar arasından hamileliğimin ve anneliğimin niyetiyle bir kart seçtim. , " I always do the best I can. " yazıyordu. Her zaman elimden gelenin en iyisini yaparım . Bir posta da bu cümleye ağlayıp dedim ki bu sana bir mesaj kızım, elinden gelenin en iyisini yap, yeter. Ve annelik sürecimde, o hami...

Çocukluk

Resim
Bu sabah Leyla'yı bale dersine götürdüm. O dersteyken, haftalardır beraber kapı önünde yarenlik ettiğimiz, geçen sene Hong Kong'dan buraya taşınan akademisyen bir anne arkadaşımla kahve içiyorduk. Her ikimizin de gündeminde ilkokul seçimi ve Hollanda'daki eğitim sistemini anlamak olduğundan bu konudaki düşüncelerimizi, beklentilerimizi paylaşmaya başladık. Buraya çocuğunun çocukluğunu yaşamasını istediği için geldiğini söyleyince açıkçası tam anlamadım ve nedenini sordum. Şöyle bir örnek verdi; kızı 20 aylıkken kreşe başlatmayı istediklerinde kızını mülakata almışlar, sorular sorup becerilerini test etmişler. Ve çok küçük yaştan itibaren katı bir eğitim sistemi ve sınavlarla ve çok yoğun rekabetle dolu bir düzen olduğunu anlattı.  Kreş sınavına şaşırsam da genel olarak -maalesef- anlattıkları tanıdık geldi. Hamileyken sevgili Zeynep Cansoylu bir kitap önermişti. Hollanda'ya taşınmadan evvel, burada yaşama ihtimali ve fikri bile henüz yokken okumuştum. Dünyanın En Mutlu...

İki Yıl

Resim
 Bir hafta sonra 2 yıl geçmiş olacak bu bloga son yazdığım yazının üstünden.  2 koca yıl. Şimdi böyle yazınca nasıl geçtiğini anlamadığım; bir dolu şey yaşadığım, hem çok uzun hem çok kısa bir zaman dilimi...  Yeni bir ülkede yeni bir hayat kurmak, annelik, yeni bir kariyer, bir dolu zorluk ve çokça yenilikle geçen günler, haftalar ve -vay be- yıllar... Şöyle bir bakıyorum da... Çok zor-muş be! Pandemi, sonra hamilelik, derken annelik ve üstüne gelen göçmenlikle beraber hayatımın nasıl ve ne kadar değiştiğine inanamıyorum. Özellikle annelik ve göçmenlik, iki büyük kimlik dönüşümü. Ve benim hikayemde ikisi çok peş peşe, iç içe geldi. Afalladım, zorlandım, çuvalladım! Özellikle başka bir ülkede desteksiz olarak bir çocuğa bakım vermek... Bunun üstüne sabahlara kadar konuşmak isterim. Yaşamayan anlamaz, yaşayanlara da tek tek sarılabilirim💚 Bir yandan kendi ebeveynlik, annelik yolumu özgürce yürüdüğüm olağanüstü bir deneyim, bu. Her şeyi çekirdek ailece yaptığımız, beraber...

Ev...

Resim
 7 Ekimdi, İstanbul'daki evimizi kapattık. O evden, eşyalar kolilenirken kucağımda Leyla ile çıktım. Çok ağladım. Aynur'un evine vardığımda ağlamaktan ve bütün hazırlık sürecinin yorgunluğunun bir anda üstüme çullanmasından belki kolum kanadım kırılmış gibiydi. Aynur bizi kapıda karşıladı, eşyalarımızı taşıdı, bana sarıldı, Leyla'yı aldı doyurdu, bana sıcak bişiler hazırladı. O gün Aynur'un o sarıp sarmalayışı, dermanım yokken uzanan eli olmasaydı, ne yapardım bilmiyorum.  O gün o evi kapatmanın anısı öyle ağır ki zihnimde... Neredeyse iki ay olmak üzere... Biz bu süreçte Aynur'un evinde, ailelerimizin yanında, öğretmenevinde, otelde kaldık. Şehirler, odalar, yataklar... değiştirdik. Düzenler kurup bozduk. Her şeye hızlı çözümler bulduk. Leyla'yla uçağa bindik, ülke değiştirdik. Şimdi Amsterdam'dayız. Bir aydır, otelde kalıyoruz. Birkaç bavul ile geldiğimiz şehirde her şeyin sadece yetecek kadar olduğu bir düzende, 40 m2de yaşıyoruz. Odamız kanala bakıyor, k...