Taşı-ma!
“İki keşiş bir dere kenarından
geçerken genç ve güzel bir kadının akıntıya kapılmış vaziyette çırpındığını
görür. Kadınlarla fiziksel temasta bulunmaları yasaktır. Ama keşişlerden biri
hemen o anda kendini suya atar, kadını çekip kucaklar, boğulmaktan kurtarır ve
karaya çıkarır. Keşişler yollarına devam eder. Ancak diğer keşiş olan bitene o
kadar şaşırmıştır ki uzun bir süre ağzını bıçak açmaz. Aradan 1 saat, 2 saat, 3
saat geçer. Nihayet kendini daha fazla tutamayan şaşkın keşiş ”Kadınlara
dokunmamızın yasak olduğunu bile bile sen bu genç kadını nasıl kucaklayıp
taşırsın!” diye çıkışır arkadaşına. Beriki bir süre duraklar ve cevap verir:
”Dostum, ben kadını çıkarıp karaya bırakalı saatler oldu. Peki ya sen neden
hala taşıyorsun?” “
Epeyce yoğun ve yorucu günler yaşıyorum bu ara. To-do-list’lerin,
yetişemediklerimin, sağdan-soldan zihnime üşüşen beklentilerin ortasında
bocalıyorum.
Kafamın içinde bir ses
mütemadiyen “ Bak şu eksik kaldı! Bunu niye böyle yaptın ki? Keşke şöyle deseydin.. O
da yanlış oldu gördün mü? Şunu aramadın, bunu halletmedin, onu unuttun… Şöyle
bir şey de var, sakın unutma; aman şunu atlama…” diye bağırıyor.
Zihnimdeki bu gürültüden
çok ama çok rahatsızım.
Çünkü ihtiyacım olan, biraz dinginlik, sessizlik, sakinlik…
Yine o gürültüyle başladığım bir sabah çok sevdiğim bir blogda yukarıdaki hikayeyi
okudum, tekrar. Hani böyle bir şey hatırlarsınız ya birden; öyle bir aydınlanma
geldi.
Hakikaten yahu, dedim kendime; neden her şeyi yüklenip
yürümeye çalışıyorum ki… Üstümdeki hantallık hissi, ağırlaşan hareketlerim,
daimi yorgunluğum, bundan işte!
Her şeyi sürekli aklımda, ruhumda, bedenimde taşıyarak
ilerlemeye çalışmamdan.
O yüzden, zaman akıyor ama ben gidemiyormuşum gibi
hissediyorum. Yetmediğim, yetişemediğim, “olmadığım” için aralıksız kendimi
yargılıyorum.
Oysa bir bıraksam….
Olanı, olmayanı, biteni, bitmeyeni; her şeyi yaşandığı zamanda
bırakıp da bir sonraki “an”a geçebilsem… Hafifleyeceğim. Biliyorum.
Biliyor-d-um. Tekrar hatırladım.
Şimdi, galiba, bunu denemenin, bunu yapmanın vakti.
Hadi bakalım;)
Hergün ise gidip geldigin, staff (!)lardan staflara koştuğun, ev işi,alışveriş,kuaför,belli rutinlerde araman gerekenler,faturalar, okunacak kitaplar, yapilacak diyet, egzersiz,vakit ayirilacak sevgili/eş, varsa çocuk...bu sarmalda durmak zor. Sarmaldan çıkmak lazım önce. Dışardan hayatina bakabildin zaman anlıyorsun. O bile hemen olmuyor.
YanıtlaSil