Meraklısı İçin Öyle Bir Hikâye...

"Nereden gelirse gelsin dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan, ottan, böcekten, çiçekten. Gelsin de nereden gelirse gelsin! Bir hişt sesi gelmedi mi fena. Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları.


Hişt hişt!”

Sait Faik Abasıyanık, Türk öykücülüğünün en önemli isimlerinden biridir. Her hikâyesinde insanı, doğayı ve hayatı alabildiğine yalın ve olabildiğince derin anlatır. Zaman zaman bir Sait Faik öyküsü okumak isterim. Pek çok hikâyesini tekrar tekrar okumuşumdur.

Birkaç sezondur, İstanbul Şehir Tiyatroları’nda sahnelenen Sait Faik seçkisine gitmeye niyetleniyor ancak aksilikler, ertelemeler sebebiyle bir türlü oyunu izleyemiyordum. Birkaç bilet yakmışlığım var bu oyun için. En çok da (rahmetli) Savaş Dinçel’den izleyemediğim için üzülürüm…

Kısmet geçtiğimiz Cumartesi gününe, Naşit Özcan yorumuna imiş.

Şehir Tiyatroları’nın Sait Faik seçkisi, Meraklısı İçin Öyle Bir Hikâye’yi yağmurlu bir İstanbul öğleden sonrasında, Kadıköy Haldun Taner sahnesinde izledim. Oyundan çıktığımda Sait Faik sözcükleriyle sırılsıklamdım…
Lüzumsuz Adam öyküsünden...

Kimdir bu sokakları dolduran adamlar? Bu koca şehir, ne kadar birbirine yabancı insanlarla dolu. Sevişemeyecek olduktan sonra neden insanlar böyle birbiri içine giren şehirler yapmışlar? Aklım ermiyor. Birbirini küçük görmeye, boğazlaşmaya, kandırmaya mı? Nasıl birbirinden bu kadar ayrı, birbirini bu kadar tanımayan insanlar bir şehirde yaşıyor?”

Olabildiğince az dekor kullanılmış; yazarı akla kazıyan birkaç parça eşyası var; şapkası, trençkotu, rakı şişesi… Sahne de öyküleri gibi yalın fakat etkileyici bir havaya bürünmüş.

Naşit Özcan ise o yalın sahnede sahici, samimi oyun gücüyle Sait Faik oluyor, olanca etkileyiciliğiyle…

Hikâyelerin içinde gezinirken, anılarından dem vururken Sait Faik oluyorsunuz; Sait Faik’le Burgazada’yı ve İstanbul’u dolaşıyorsunuz…

Ve naif klarnet ezgileri eşlik ediyor bu gezintiye…

Yazarın Beyoğlu’nda yağmur altında yürüdüğü ve yüzünü görmediği bir kadınla konuştuğu bir sahne var ki hele… Naşit Özcan’ın performansı ve oyunun etkileyiciliği zirve noktasına ulaşıyor.

Meraklısı İçin Öyle Bir Hikaye, Şehir Tiyatroları’nda izlediğim en güzel oyunlardan biri!

En yakın tarihe bilet alın ve mutlaka izleyin. Hem “promosyon” da veriyorlar oyunun sonunda;)

“Şu karşıki sandalı görüyor musun? Bakın sahile yaklaşıyor. Onu yürüten şey nedir? Kürekleri değil mi? Ya şu uçan martılar! Kanatları yolunsa artık uçabilir mi? Düşünce de böyledir. Dört duvar arasına kapatılmak istenirse kanatsız kuş, küreksiz sandal oluverir ve bütün manasını kaybeder.”

Hamiş: Vesilesiyle, bir Sait Faik kitabı okumak da isterseniz, Ruhuna Kitap'ta yazdığım kitap önerisine de göz atabilirsiniz:)   Sait Faik'le daha yakından tanışmak isteyenlere...    

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Osman ve Yeniden Kitap Kulübü

Ev...

Hafta Sonu Yeşil Bir Kaçış: Ortanca Evleri