İyi Oluş Hâli...

"Kendi iyi oluş halimiz için aktif bir katılımcı olmamız gerekiyor." dedi dün akşam katıldığım Mindfulness oturumunda eğitmen. Birinin sözüymüş; kimin sözü olduğu kalmadı aklımda. Ama cümle mıh gibi içimde dün akşamdan bu yana. Yazdım, unutmayayım diye. Defalarca okudum. Sanki şuncacık, şu kısacık cümle bir kapı da ben de o kapının eşiğindeymişim gibi hissettim. Evet, galiba tam olarak bir kapı eşiğindeymiş gibi hissettim.

Ne var o kapının ardında, dersen kendi iyi oluş halim var. O hâli düşünüyorum nicedir; nasıldı diye hatırlamaya çalışıyorum. Benim en iyi halim nasıl, nasıl oluyorum o halimde; neler yapıyorum, nasıl hissediyorum, nasıl davranıyorum... O hali, biliyorum evet.  Ve en iyi hissettiğim versiyonuma daha yakından bakmaya, onu anımsamaya gayret ediyorum.
Yoğun bir çaba gerektiriyor. Zira kolay değil; hayatın hay huyu, soluksuz telaşlar, koşturmacalar, dışarıdan gelen dalgalar, öğretiler, başkaları, ezberler, yargılar, boşluklar... Bir dolu vazgeçirici var içimde ve dışımda. Şimdi, farkediyorum ki epeydir beni caydıranlara kulak vermişim. Zorunlulukları, başkalarından duyduklarımı, bana ait olmayanları önceliklendirmişim. Öyle öyle uzaklaşmışım kendi iyi oluş halimden; bana uzak, bana kötü hissettiren bir yerlere gitmişim. Bir süredir savrulmuş, kaybolmuş, yetersiz hissetmem, ondanmış.

Cümleyi duyunca, kendi iyi oluş halimle birlikte bir şeyi daha duyumsadım içimde güçlü bir şekilde. İçimde bir şeyi hatırladım. O aktif katılımcı olma durumumu. Katılmayı bırakmışım, meğer. Kendi iyi oluş halimi yaratan şeyleri kendi seçimlerimle, kendi irademle, kendi gerçeklerimle oluşturduğumu unutmuşum!

Nasıl dank etti kafama!

Hah, dedim, işte bu... Kendi hayatıma katılmayı hatırlamalıyım. Ben seçiyorum, ben oluyor ya da ben yapıyorum. Savrulan, günü kurtaran, başkalarının sesiyle susan değil de anlatan, üreten, yaşayan olmayı seçiyorum.

Öyle iyi geldi ki... Ömrümün bir yerinde o en iyi halimle tanışmış olmak, onu hatırlamak, onu bugüne taşıyabileceğimi hissetmek. O dediğimin, aslında ben olduğumu, duyumsamak.






Cümleyi yazdım. O akşam nasibimi almış gibi hissettim. Tamam dedim, bugün buradan aldım alacağımı. Başka bir şeye ihtiyacım var. Eğitimin yarısında çıktım. Arkadaşlarımın yanına gittim. İçtenlikle, kızkardeşlikle, sohbetle sarmalandım.

Nasıl iyi geldi o enerji... Çok yorgundum, çok karışıktım, çok acayiptim. Ama garip bir biçimde iyileşmekte olduğumu hissettim.

Bu sabah kalktım, bu sene attığım en güzel adımlardan biri olan koçluk eğitiminin üçüncü modülüne geldim. Denge modülü. Sabahtan bu yana içimde bir şeyler uyanıyor yine.
Ki bir ara uzun uzun yazmak istiyorum; kendi koçluk alma deneyimimi, bu eğitime nasıl başladığımı, co-active modeli, eğitimi...

Şimdi, eğitim arasında sakin bir köşe buldum kendime. Ağaçların altında oturdum bu yazıyı yazıyorum.

Çünkü, yazmak bana hep iyi hissettiriyor. En iyi halimde, yazan bir kadın görüyorum; yazan, anlatan, paylaşan...

En iyi versiyonumun içinde neler olduğunu düşünmek kesinlikle enerjimi yükseltiyor. Gözlerimi kapatıp o halimi hatırlıyorum. Ve o hâl için, katılımcı olmayı seçiyorum. Şimdi. Burada.

Yazıyorum....

:)

Yorumlar

  1. Çok doğru. Aktif katılımcı olmamak eşittir depresyon ve değersizlik. Harika bir cümle.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Osman ve Yeniden Kitap Kulübü

Ev...

Hafta Sonu Yeşil Bir Kaçış: Ortanca Evleri