Âh... Rüya...

'Sanman ki taleb-i devlet ü câh etmeğe geldik
Biz âleme bir yâr için âh etmeğe geldik.'


Kahverengi ve sarı tonları hakim etrafa. Kocaman bir odadayım, duvarları ve sınırları seçemiyorum. Nerede olduğumu bilmiyorum ama içimde inanılmaz bir huzur var. Üzerimde uzun bir elbise, saçlarım uzun, dalga dalga; yerde oturuyorum. Karşımda bugün türbesinde dua ettiğim o zat oturuyor. Yüzü yok. Ama bana baktığını biliyorum. Anlatmaya geldim diyorum. Konuşuyorum durmadan, içimde ne varsa anlatıyorum hiç durmadan. Beni nasıl kırdığını, canımın nasıl yandığını, şimdi nasıl soluksuz kaldığımı... Sakin ama aralıksız çıkıyor sözcükler ağzımdan, sanki yıllarca anlatıyorum. Dinliyor beni sessizce.... Bir nefes alıyorum, ah ediyorum... Karşımdaki o güzel yürekli adamın eşi geliyor yanıma ‘Beddua etme kızım’ diyor, ‘Kalbin kirlenir!’ Gülümsüyor bana. Ağlıyorum, içim sökülürcesine... Saçlarımı okşuyor...

Ağlayarak uyandım. Gözümden süzülen yaşın tuzlu tadı dudaklarımda, kalkamadım bir süre yatağımdan.

‘Ah!’ dedim, ‘Nasıl da eksilmiyor bazı acıların sızısı, nasıl da taze kalıyor bazı yaralar...

Ve bazı sabahlar nasıl da zor başlıyor...

Kulağımda ‘Beddua etme kızım, kalbin kirlenir!’ cümlesiyle dolandım bütün gün... Oysa ne çok beddua etmiştim o rüyaya uyumadan evvel... Neler dökülmüştü dilimden,
misliyle neler geçmişti kalbimin derininden...

Gün aktı gitti sonra... Sokaklarda yürüdüm, insanlar gördüm, cümleler kurdum...

Ve en çok, kalbimi kirlettiği için ağladım...



Sahi,gözyaşıyla temizlenir mi kalpte biriken ah?

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Osman ve Yeniden Kitap Kulübü

Ev...

Hafta Sonu Yeşil Bir Kaçış: Ortanca Evleri