Kurabiye...
Ben ilk kez bu kış kurabiye yaptım.
Zencefilli ve tarçınlı kurabiyeler…
Herkes yapıyor; bir dolu tarifi var dergilerde, bloglarda…
Ben de epeyce farklı tarif okudum ama evdeki malzemelerle ve kendi elim değdiğince
farklılaştırdım. İstedim ki zencefili biraz fazla olsun, damakta buruk bir tadı
kalsın. Zencefilin ve tarçının şifası evi sarsın istedim.
İlk kez hamur açtım ben. Oklava yoktu; elimle açtım.
Bileğimde hala bir sızı…
Bu meşhur “kış
kurabiyeleri”nin içine pekmez konurmuş, onu öğrendim. Annemin her yıl, evet
hiç üşenmeden her yıl, memleketten evime
taşıdığı doğal pekmezi yok ettiğimi o
an hatırladım. Ve içime lök diye bir şey
oturdu. Ne kıymetliydi, oysa. Çaktırmadan taşınma sırasında yok etmiştim.
Ve şimdi yana yakıla tüm dolaplarda pekmez arıyordum. Aradığım o iki kaşık
pekmez, annemin yaptıklarının nasıl da
farkında olmadığımı akıttı içime…
Pekmez yoktu, farklı çözümler buldum kendimce. Okuduğum bir
dolu tariften hiçbirine uymadı. Benim
kurabiyelerim, oldular. Fırından çıkardıkça mis gibi koktu ev. İçim ısındı.
Bir tepsi kurabiye, evi daha bir “ev” yaptı sanki… Tarçın
kokusu, el emeği, özen sindi eve…
Keskin zencefil kokusu anılarıma değdi. Babaannemi hatırladım. Çocukluğumun kokularını. Her kış yaptığı reçellerin, yoldan her gelişimizde mutfakta hazır bekleyen kızartmaların ve nedense en çok da yaptığı domatesli pilavın kokusunu…
Hayat, akıp gidiyor. Soluksuz, duraksız ve telaşla. Pek çok
şeyi unutuyoruz, her şeye alışıyoruz, değişiyor ve dönüşüyoruz. Ama çocukluğumuz, yuvamız, ailemiz ve
anılarımız hep bizimle kalıyor Nereye gidersek gidelim, kim olursak olalım,
nasıl bir hayat yaşarsak yaşayalım…
Evleri yuva yapan
o kokular bence; o emek, özen ve küçük dokunuşlar… Nasıl işliyor içimize, nasıl
da bize ait oluyor hepsi…
İnsanın sığınacak
anıları ve ait hissettiği –huzurlu-
bir evi olması, şu dünyadaki en büyük zenginlik galiba.
Babamın evinin,
annemin mutfağının kokusunu düşündüm sonra… Onların sofrasında daha çok vakit geçirmeli, daha çok çekmeli
kokularını içime…
Hayat, ne acayip.
Bir tepsi kurabiyeye ya da bir tabak domatesli pilava
gözleri dolabiliyor insanın.
Herkes mi böyle, yoksa ben mi yaşlanıyorum?
Bir tepsi kurabiye yaptım. Ev daha bir “ev” oldu sanki.
Zencefil ve tarçın kokusu sindi her şeye…
Gözlerim dolu dolu; içim sıcacık… Şükrediyorum, yaşadığım
her şeye; çocukluğuma, anılarıma ve
bugünüme…
Yeni bir yıl geliyor, bir yıl daha geçip gidiyor ömürden… Dilerim yeni yılda da evlerimizde sağlık, huzur ve bereket olsun! Güzel kokularla dolsun yuvamız
;)
Yazıyı yazarken hep bu şarkıyı dinledim; siz de dinleyin isterim...
Yorumlar
Yorum Gönder