An...

Yağmur yağıyor...

İnce ince değiyor cama, yağmur damlaları. Penceremizin önündeki ceviz ağacı, yapraklarını sallıyor usulca.

Her şey yavaşlamış gibi.

Eylül'ün geldiği, yazın bittiği, sonbahara adım attığımız nasıl da anlaşılıyor.

Yağmuru seyrediyorum ben de. Durdum.



Sabah ormanda yürüyüş yaptık. Eve dönünce mis gibi bir kahvaltı, sonra ev toplamaca, birikmiş işleri halletmece...

Şimdi, kendime bir kahve koyup bilgisayarın başında oturdum. Sevdiğim bloglarda geziniyorum, pencereden yağmuru seyrediyorum ve yazıyorum.

İnsanın evine, içine dönmesi, kendine bakması ne güzel!

Eylül belki de en çok bu yüzden iyi geliyor insana. İçimize döndürüyor. Bir yağmur yağıyor, evlerimize kaçıyoruz. Sonra güneş açıyor, kendimizi anlıyoruz.

Bu yüzden çok seviyorum bu mevsimi.

Evdeyim. Kafamda yapılacak işlerin listesi, önümde bir ceviz ağacı, kalbimde kelimeler...

Tam şu an, hayatın "pause" tuşuna basıp dondurmak istiyorum akıp giden her şeyi.

Çünkü çok güzel.

Her şey. Olduğu haliyle çok güzel.

Yağmur yağıyor. Ceviz ağacının yaprakları sallanıyor. Kalbim dinleniyor.
Kahve kokuyor. Yavaş çekimde gibi gün. Ormandaki yürüyüşün ferahlığı var bedenimde.



Öyle güzel ki. Şu an. Sadece, an.

Yağmur yağıyor.

Kendi halimde, duruyorum ben.

Yağmur yağıyor.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Osman ve Yeniden Kitap Kulübü

Ev...

Hafta Sonu Yeşil Bir Kaçış: Ortanca Evleri