Nasip...

Bir sürü plan yapıyoruz; ajandalara, akıllı telefonlara notlar alıp takvimleri nefes alacak boşluk olmaksızın dolduruyoruz. İki toplantı arasına önemli bir işi, ya da kısacık öğle aralarına alışverişi, bazen de sigara molalarına dost sohbetlerini sıkıştırıyoruz. Ve hepimiz, evet, çok yoğunuz. Kendim de dahil, kiminle konuşsam herkes soluksuz bir koşturmacada. Oysa hayat, bizim yaptığımız planların ya da “çok önemli”, “çok acil”, “olmazsa olmaz” sandığımız şeylerin ötesinde! 

Hayatın kendi ritmi, kendi akışı var. Biz onu duymaktan, o ritmi hissetmekten uzaklaşıp tüm oyunu kendimiz kuruyoruz sansak da öyle olmuyor işte! Tak diye hatırlatıyor kendini, bak diyor “kul kurar, kader gülermiş.” O çok mühim sandığın şey, aslında hiç de mühim değilmiş. Hepi topu üç günlük dünya, gönül kırmaya değer miymiş? Akıllı ol, diyor. Soluklan ve kıymetini bil; her bir günün, her bir an’ın. Çünkü geçen gün ömürden... Çünkü hayat, biricik ve çok kısa... Çünkü, “an” tek hazinemiz. Böyle bir dolu şey var zihnimde. Hayatın planlarıma kahkahalar attığı vakitleri düşünüyorum... 

Bir ay kadar önce, epeyce yol kat ettiğimiz bir yolculuktan eve döndük. Daha çantalarımızı açıp bir bardak çayımızı içmeye kalmadan Cemal'in dayısının vefat haberi geldi. Hemen uçak bileti baktık, araba kiraladık; kardeşleriyle ve akrabalarıyla da haberleşip ertesi sabah tekrar yola çıktık.

Daha birkaç gün öncesinde ben "uçak yolculuğu yapmak istiyorum ya.." diyordum arabada yol alırken; Cemal de "köyü özledim be" diye iç çekmişti bir yemek vakti. O sabah, hiç planlamadan uçakla yolculuk yapıp köye gittik.

Hayat, gerçekten çok acayip. O gün için bir dolu planım vardı. Pilates dersim, eve gelecek sanal market alışverişim, doktor randevum, kafamda yaparım diye listelediklerim, verilmiş bir kahve bir de yemek sözüm... Hepsi çat diye öylece kalakaldı. Her şeyi iptal ettim. Nişantaşı'nda pilatesten çıkıp kahvemi içiyor olacağımı planladığım vakitte, uzak bir köyde cenazedeydim.

O an, bir kez daha, hiçbir şeyin, çok da önemli olmadığını düşündüm. Hayat, hep, ne yaparsak yapalım, kendi bildiği gibi geliyor. 

Nasip..


Cenazeden sonra, İstanbul'a dönmeden evvel, bahçeden bir şeyler topladım. Elime ne geldiyse, mevsimi neyse, gücüm neye yettiyse.

Ve çok düşündüm, üç günlük dünyada, hiçbir şey için gönül kırmaya değmediğini... Yapmanın-oldurmanın-çoğaltmanın güzelliğini... Ve planların ötesinde olanı... Hayatın getirdiği her şeyi, her haliyle kucaklamak gerektiğini... 

Çok düşündüm.

O bahçeden, nasibimi alıp döndüm.

Yorumlar

  1. Allah rahmet eylesin :( Yarın ne olacağımız belli değil...denir ya...bir saniye sonrasını dahi bilmiyoruz aslında. Hayat kısa sevdiklerimize ve kendimize vakit ayırıp, değerini bilerek yaşamak gerektiğine inanıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok sağolun, teşekkür ederim. Hayat hakikaten an'dan ibaret. Ötesi yok. O yüzden, kıymetini bilerek, farkında olarak yaşamak lazım her an'ı:)

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Osman ve Yeniden Kitap Kulübü

Ev...

Hafta Sonu Yeşil Bir Kaçış: Ortanca Evleri