Nazım'dan Piraye'ye Mektuplar...
"Nâzım’ın,
1933’ ten 1950’ ye kadar, on yedi yıl boyunca, çeşitli cezaevlerinden kendisine
yazdığı mektupları, Piraye bir tahta bavulda saklardı. Ceviz ağacından
yapılmış, 41 x 26 x 14 cm boyutlarında küçük bir tahta bavul. Küçük olduğu
için, belki "çanta" demek daha doğru. Bu ceviz çantayı ona Nâzım
sanırım Çankırı Cezaevindeyken yapmıştı.”
Piraye’nin
küçük tahta bavulda sakladığı mektupları oğlu Memet Fuat derlemiş, toplamış,
kitaplaştırmış.
Ne iyi
yapmış!
İnsan mektupları
okurken, Nazım’ın aklından, kalbinden geçenlerin arasında dolaşıyor sanki…
“Seni nasıl
seviyorum biliyor musun? Ot yağmuru nasıl severse, ayna ışığı nasıl severse,
balık suyu ve insan ekmeği nasıl severse, sarhoşun şarabı, şarabın billur
kadehi sevdiği gibi, annenin çocukları, çocukların anneleri sevdikleri gibi,
Lenin’in inkılâbı ve inkılâbın Marx’ı sevdiği kadar, velhasıl seni Nazım
Hikmet’in Hatice Zekiye Pirayende Piraye’yi sevmesi gibi seviyorum.”
Hapishanede
mektuplar bekleyişini anlatıyor Nazım, şiirler yazıyor:
“Bulutlar geçiyor: haberlerle yüklü,
ağır.
Buruşuyor hâlâ gelmeyen mektup avucumda.
Yürek kirpiklerin ucunda
Uzayıp giden toprak uğurlanır.
Benim bağırasım gelir : - “Pîrâye ,
Pîrâye !.." - diye...”
Nazım, hapishane hayatından, gündelik telaşlarından bahsediyor sık
sık; neler yaptığından, neler yapmak istediğinden, neleri yapamamanın acısını
çektiğinden…
“Bizi
esir ettiler. Bizi hapse attılar. Beni duvarların içinde, seni duvarların
dışında.”
Mektupları okurken Nazım’la Piraye’nin aşkının ötesinde, dönemin
siyasi havasını da okuyorsunuz.
Nazım’ın hayatının, yaşadıklarının şiirine nasıl yansıdığını
görüyorsunuz apaçık.
Ve en çok da, mektupları okurken, Piraye kadar sevilmiş bir kadın
olmak istiyorsunuz…
“Bu geç vakit
Bu sonbahar gecesinde
Kelimelerinle doluyum;
Zaman gibi, madde gibi ebedî,
Göz gibi çıplak,
El gibi ağır
Ve yıldızlar gibi pırıl pırıl
Kelimeler.
Kelimelerin geldiler bana,
Yüreğinden, kafandan, etindendiler.
Kelimelerin getirdiler seni,
Onlar : ana,
Onlar : kadın
Ve yoldaş olan...
Mahzundular, acıydılar, sevinçli, umutlu,
kahramandılar,
Kelimelerin insandılar...”
Ne dokunaklı ve evet aşk dolu :)
YanıtlaSilKesinlikle! Kitabı, okumadıysanız, tavsiye ederim:)
Sil